Kitap Hakkında:
Kaşmir Yolu…
Türkiye’den İç Moğolistan’a uzanan bir tutku yolculuğu…
Silk&Cashmere’in hikâyesi… “Dünyayı fetheden
kaşmirci”nin… Projelendirilmiş bir tutkunun hikâyesi…
20 yıl…163 mağaza ve corner… 26 ülke…
Kaşmir ve ipeğin peşinde kat edilen binlerce kilometre…
Kaşmir Yolu…
Aynı zamanda bir annenin hikâyesi…
Bir genç kızın düşlerinin adım adım gerçeğe dönüşmesinin…
Bir iş kadınının umutlarının ve hayal kırıklıklarının
hikâyesi...
“İçimizden biri”nin tutkuyla bir marka yaratma, düşlerini
gerçeğe dönüştürme macerası...
Ayşen Zamanpur’un eşsiz yaşam öyküsü ve muhteşem
girişimcilik başarısı…
Kitap hakkında
Kaşmir Yolu, hem girişimcilere, hem de bir başarı öyküsü
okumak isteyenlere, hem hepimize hitap ediyor. Bu kez yazar
kimliği ile karşımızda olan Ayşen Zamanpur da yapıtını bir
anı ya da iş dünyası kitabı olarak tanımlamak yerine, “bu
benim ilk ve son romanım” diyerek bir ipucu veriyor
okurlara...
Zamanpur kitabıyla ilgili olarak şunları dile getiriyor;
“Silk&Cashmere’in öyküsünü yani Kaşmir Yolu’nu anlatmak
için, sınırsız bir istek duydum yıllardır. Öylesine gerçek, o
kadar keyifli, o kadar tutku dolu bir öykü ki, belki sadece
bilimsel gerçeklere dayandırıp bir referans kitap
yazabilecekken, üstelik eğitimini aldığım bir konu olduğu için
bunu daha iyi yapabileceğimi bilirken, açıkçası, öylesi bir
roman içime sinmedi.
Hâlâ başkahramanlarından biri olduğum bu cânım öyküyü, şimdi pek çok
konuşmamda yaptığım gibi, ‘Madde 1: Girişimciliğe giriş’, ‘Madde 2: Nasıl marka
olunur?’, ‘Madde 3: Çin’de yatırım yapmanın zorlukları’ gibi sıralamak, benim ve
tüm ekibimizin yaşadıklarını böylesine azımsamak, kategorize etmek, büyük
haksızlık olur diye düşündüm. Kendime, markamıza emek veren herkese, saf
kaşmire, saf ipeğe, hatta o güzel yumuşacık keçilerimize haksızlık yapmak
istemedim. Gözümü kararttım.”
Silk&Cashmere’in öyküsünde baş kahraman kendisi olsa da, yanında güçlü bir
ekip olmadan tüm bu başarıların gerçekleşmeyeceğinin altını çiziyor Zamanpur;
“Aslında bir romanda/uzun hikâyede olması gereken tüm unsurları içeriyor bizim
öykümüz. Bizim diyorum, çünkü biliyorum ki, ben şu anda rahat odamda bu
satırları yazarken yüzlerce kişi ter içinde markamız için çalışıyor. İç Moğolistan’da
ortak olduğumuz fabrikada, çekik gözlü Ming, gözünü kazağın yakasına dikmiş,
bizim detaylı kriterlerimize göre kalite kontrolü yapıyor. Barselona bayimiz Jose bir
alıcıya İspanyolca kaşmiri anlatıyor. Akmerkez mağazamızda Nurten kasa alırken,
Barış da bir müşterimize paket yapıyor. Tasarım ekibimiz baş başa vermiş, gelecek
seneki koleksiyon için katalog karıştırıyor ya da yüzü aşkın tonu olan pembelerden
pembe beğeniyor. Bu öykü benim, bu öykü bizim, hepimizin… Hadi gelin benimle
20 yıldır nefes nefese yürüdüğümüz kaşmir yolunun gizemli ve tutku dolu
yolculuğunu sizler de yaşayın...”