Kitap Hakkında:
Bir yandan savaşın acımasızlığına tanıklık ederken bir yandan da aşkla ve fotoğrafla direnenlerin hikâyesi…
20. yüzyıl savaşlarının en çarpıcı görüntülerini insanlığın belleğine kazıyan fotoğraflar için deklanşöre basan kişidir “Robert Capa”. Bir efsane isim. Bu efsaneyi yaratan da tutkulu bir aşktır. Capa’nın yoldaşı ve meslekdaşı Gerda Taro ile yaşadığı maceralı ilişki.
“Ama kendini ona en yakın hissettiği zaman Hanoi’nin birkaç kilometre uzağında, Doai Than yolunda olduğu andı. Capa uzun zamandır hiçbir şey hissedemeyinceye dek içerek ciğerlerine zarar veriyor, artık onsuz yaşamaktan bıkmış, öldürülmek için imkânsızı uyguluyordu. Sıcaklık, nem, tahtakurularıyla dolu sefil oteller, seher güneşinin altındaki pirinç tarlalarının parıltısı, balıkçıların tarlaların üzerinde dalgalanan sallanan sandalyelerinin kırılgan sırıkları, toprak yollarda yalın ayak pedal çeviren genç kızların salyangozları andıran şapkaları, dağların taze yeşili, bir pagodanın altın rengi sivri kuleleri, buzlu çay termosu, uçakların uğultusu, uzun çalıların arasında dolanan, dört bir yandaki Viet Minh askerleri. Giuseppe de Santis’in filmi gibi ‘Acı Pirinç’ adını taşıyan röportajı için son fotoğrafları çekmek üzere jipten atladı. Hendeğin öbür tarafında ilerleyen adamların ters ışıkta fotoğrafını çekmek üzere taze çimlerin yumuşak yamacına yavaşça, ayaklarını basmadan, çıktı ve birden, deklanşöre basmasıyla, klik, dünya parçalara ayrıldı. Doai Than’da. Hanoi’de.”